İslam, Bilim ve Kültürel İlişkiler
Ziyaüddin Serdar'ın hep sorduğu soru şudur: Nereden Biliyorsun? Serdar'a göre, (bilimsel yöntem gibi) özel yöntemler kullanarak bu soruya aldığımız cevaplar, olsa olsa, ancak kısmi olabilirler. O, bu cevapların pek çoğunun, 'siz'in kim olduğunuza, yani dünyaya naslı baktığınıza, araştırmanıza nasıl yön verdiğinize, sizin görünüzü biçimlendiren dönem ve kültüre ve sizin düşünce biçiminizin sınırlarını belirleyen değerlere bağlı oldğunu söyler. Serdar, İslam'da, bilmeye daima biçim vermenin eşlik ettiğinde ısrar eder. Yani, ona göre, dünyayı bilmek, onunla, İslam'ın ilkeleri, değerleri ve dünya görüşü doğrultusunda ilişki kurmak, onu biçimlendirmek ve onu anlamak demektir. O, İslam üzerine yazdığı eserlerin çoğunda, teori ile pratiği birleştirmeye çalışır. Serdar'a göre, İslam, sadece bir din, kültür ya da medeniyet değildir. O, bunların hepsinden daha ziyade, bir dünya görüşüdür. O, dünyayı farklı bir gözle görme ve ona biçim verme yöntemidir. O, bir bilme, olma ve yapma yöntemidir; başka bir ifade ile, insan olma yöntemidir. Serdar'ın görüşünde, İslam veya İslamî olmak, dünyayı Batılı olan veya Batı'ya özgü olandan farklı bir gözle görmektir. Ona göre İslam ve Batı arasındaki fark, bir algılama farkıdır. Hatta Serdar, 'Batı'yı bir kültür veya mekan olarak bile görmez, bilakis bir kavram ve epistemoloji, yani özel bir bilme tarzı olarak görür. Onun tezine göre, Batı olarak adlandırılan ülkelerin çoğunda, rasyonalizm, Hakikat'e ulaşmanın tek (veya en iyi ) yolu olarak görülmektedir. Bugün düşünmenin ve soru sormanın hakim yöntemini belirleyen Batı'dır. Dünyadaki bütün halklar, artan oranda, Batı ülkelerinde yaşayan insanlar gibi düşünmekte, plan yapmakta, çalışmakta, oynamakta, araştırma yapmakta, tüketmekte veya israf etmektedir. İslam, Batılı sorgulama tarzına altarnatif olan bir sorgulama tarzı önerir.
Devamını Oku