Filistinli akademisyen Prof. Dr. Fehmi Cedan, bu çalışmanın ilk bölümünde insanlığa yaraşır bir İslami yaşam için gerekli olan manevi, zihinsel, sosyal ve ekonomik açılardan uygun bir ortam hazırlamanın, bir İslam devleti kurmak kadar önemli hatta ondan öncelikli bir iş olarak kabul edilmesi gerektiğini vurgulayarak, 20. Yüzyılın başından günümüze kadar "İslami yönetim biçimi" üzerine yapılan tartışmaların özünü ve tarihçesini aktarmaktadır.
Cedan bu bölümde; Ali Abdurrazık, Bin Badis, Reşit Rıza, Hasan el-Benna, Abdulkadir Udeh, Takıyyuddin Nebhani, Seyid Kutub, Ammara gibi müelliflerin veya dava adamlarının konu ile ilgili yaklaşımlarının ana temalarını aktarmaktadır.
Pakistanlı düşünür ve dava adamı Ebu'l Âla Mevdudi'nin İslam'ın siyasi yapısını özetlediği ve İslam'ın sağladığı insan haklarını ifade eden çalışması da kitabın ikinci kısmını oluşturmaktadır.
Canın, aklın, namus ve haysiyetin, dinin ve malın korunmasından oluşan beş temel ilkeye (zaruret-i hamse) bağlı olarak Mevdudi, "temel yasama standarttı, adalete erişim hakkı, insan olmanın eşitliği, örgütlenme hakkı" gibi bahisleri ayetler ve hadisler eşliğinde ele alarak Magna Carta'dan yüzyıllar önce ortaya konan standartta dikkat çekmektedir. Bu ortaya konulurken İslam dünyasını esir alan despotizmin temel insan hakları üzerindeki tasallutunun da altı çizilmektedir.
İki müellifin görüşlerini alan benzerliği nedeniyle bir araya getiren bu çalışma, İslamî ilkelerin hayata geçirilme biçimi, temel insan hakları, ümmet yaşantısının organizasyonu ve Müslümanların yönetimi mevzularıyla ilgili başat tartışma veya müzakere konularına sayfalarını açmaktadır.