İslam tefekkür tarihinde ve İslâmî edebiyatta çok önemli yeri olan hikmeti Müslüman düşünürlerinden hemen hiç biri İslâm kültürüne has bir şey olarak görmemiştir. Onu önceki ümmetlere açılan bir pencere, diğer medeniyetlerle arasında bir köprü, tüm insanlığın ve tüm medeniyetlerin az ya da çok sahip oldukları hakikatten bir parça, nübüvvet nurundan bir huzme ve Müslümanın bulduğu yerde alması gereken yitik malı olarak görmüşlerdir.