Allaha, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, hayır ve şerri ile kadere ve ahiret gününe iman etmek, yolda insanlara rahatsızlık veren şeyleri kaldırmak, komşuya ikramda bulunmak, meşru yöneticiye itaat etmek, maddi ve şer'i hükme uygun olarak temizlenmek, hasedi terk etmek, kin tutmayı terk etmek, kızıp öfkelenmeyi terk etmek, vatanı sevmek... bütün bunlar imanın şubeleri olarak addedilmiştir.
Bize göre bu imanın evrensel bir güven meselesi olarak ele alındığını göstermektir. İnsanın, ruhen güvende olabilmesinin ve dünya ve ahiret saadetinin yegane ve en mantıklı yolu Alemlerin rabbine inanıp onun emrine ram olmaktır. Dışını kirden içini şirkten temizlemeden, gerek bugün gerekse yarın, gerek burada gerekse öbür tarafta, ruh ve beden emniyeti sağlanamaz.
Vatanın kıymetini bilmeyenler, yaşadığı toprağı sevip ona sahip çıkmayanlar asla güvende olamazlar. Komşularına ikram etmeyen mahallesinde huzuru yakayamaz. İnsana hizmeti ve kardeşini sevmeyi şair edinemeyen imana eremez, huzur ve güveni yakalayamaz. Sevgi imanın temel şartı, güven ve huzur ise onun meyvesidir. İman bir tasdiktir, Yüce yaratıcıyı var kabul etme, Ona boyun eğme, Ona saygı duyup Ona göre hayatı yaşamaktır. İşte bu tasdik güven sağlayıcıdır. İman bütünüyle bir güven meselesidir.