VII. yüzyılın başlarında kadim medeniyet havzalarında canlılığını neredeyse kaybetmiş olan felsefe, yaklaşık iki yüzyıl sonra Bağdat'ta başlayan ve Helenistik dünyada oluşan felsefî birikimin Arapça 'ya aktarılmasını sağlayan tercüme hareketi sayesinde tekrar hayat buldu. Tercüme edilen eserler, inşa edilmekte olan çok dinli, çok ırklı ve çok kültürlü İslâm medeniyetinin farklı entelektüel ilgi ve ihtiyaçları doğrultusunda Müslüman'lar tarafından yeniden ele alındı. Bu da dünya felsefe tarihinin felsefî geleneklerinden biri olan İslâm felsefesini tarih sahnesine çıkardı. Kitabın tarihî bölümlerinde klasik dönemin öne çıkan on bir filozofu ile klasik sonrası döneme yön veren dört büyük düşünür ele alınmakta, tematik bölümlerde ise felsefenin temel alanları (mantık, psikoloji/epistemoloji, metafizik, ahlâk ve siyaset), İslâm felsefesine intikal eden literatür ve problemleri ile İslâm filozoflarının bu disiplinlere yaklaşım tarzları açısından ayrıntılı bir şekilde irdelenmektedir.