İbnü'l-Arabi, düşünce tarihinin en üretken yazarlarından biri olarak ön plana çıkmaktadır. Endülüs coğrafyasında başlayan yaşamı uzun seyahatlerle birlikte Orta Doğu'da son bulmuştur. O, 1240 yılında Şam'da vefat ettiğinde arkasında devasa bir külliyat bırakmış bulunuyordu. Etkileyici kişiliği ve bilimsel yetkinliği ona yaptığı seyahatler boyunca ciddi bir himaye desteği sağlamıştır. Metinlerinin çok yönlü karakteri yorumcularına ilham kaynağı olmaya devam etmektedir. Bununla beraber onun düşünceleri asırlar boyu eleştirilerden de uzak kalmamıştır. Ona yöneltilen eleştirilerin odak noktalarından birini ahlak oluşturur. Bu eleştiriler çoğunlukla onun neredeyse ismiyle özdeşleşen vahdet-i vücut düşüncesinin ahlaki anlamda iyi ve kötü ayrımını ortadan kaldırdığı yorumlarına dayanmaktadır.
Bu bağlamda biz bu çalışmada genelde İslam Felsefesinin özelde Ahlak Felsefesinin verileriyle İbnü'l-Arabî'nin düşüncelerini değerlendirmeye çalıştık ve onun sisteminin ahlaki görecelik bağlamında yorumlanma imkânını tartıştık. İçinde yaşadığımız çok kültürlü dünyada yükselen globalleşme olgusunun özellikle ahlak konusunda yeni bakış açılarını gerekli kıldığı muhakkaktır. Bu noktada sorunlara çözüm üretme konusunda acaba İbnü'l-Arabi bize ne söylemektedir?