Hukuk felsefesi, genel olarak felsefede olduğu gibi, ontoloji, epistemoloji ve aksiyoloji boyutları üzerinden yürütülen bir düşünce faaliyeti olarak kabul edilir. Bu üç boyuttan biri olan aksiyoloji, hukuk felsefesinin en temel sorunlarının tartışıldığı zemindir. Hukuk felsefesinde etik unsuru tartışma alanına açan aksiyoloji, hukuk felsefesinin iki önemli ana akım denilebilecek kolları olan hukuki pozitivizm ve doğal hukuk tartışmalarının da zeminini oluşturur. Burada temel soru şudur: hukuk olarak nitelendirilen şey bir değeri gerçekleştirmekte midir?
Hukuk ile ahlak arasındaki bağlantının zorunlu olup olmadığı konusu çağdaş hukuk felsefesinin en temel sorularından biridir. Hukuki pozitivizm ile doğal hukuk kuramlarının temel ayrışma noktası da bu alanda düğümlenmektedir. Bu gün artık ne hukukun ahlak ile bağının olmadığını iddia eden bir pozitivist ne de her hukuk kuralının mutlaka ahlaki bir niteliğe sahip olması gerektiğini ileri süren bir doğal hukukçu vardır. Bu gün gelinen noktada tartışma, hukuk ile ahlak arasında bir ilişki olup olmadığı değil, bu ilişkinin ne tür özellikler gösterdiği üzerinden yürütülmektedir. Dahası, hukuk ile ahlakın bırakın iki ayrı alan olmasını, insan yaşamının birbirinden ayrı düşünülemeyecek vazgeçilmez iki düşünme ve eylem alanı olduğu, hemen hemen bütün ciddi hukuk felsefecileri tarafından kabul edilmektedir. Bu çalışmamızda hukuk-ahlak ilişkisini İslam hukuku perspektifinden incelemeye çalışacağız.
Hukuk ve ahlak felsefesinin en gerilimli alanı olan hukuk-ahlak ilişkisine dair yazdıklarımın hatalardan salim olduğunu iddia etmek mümkün değildir. Görüş, öneri ve eleştirileri ile katkı sağlayacak okuyuculara şimdiden teşekkür ederim. Bu eserin basım aşamasında her türlü desteği veren Dr. Cihan Kılıç'a teşekkürü bir borç bilirim.