Müslümanların, karşı karşıya kaldıkları zorlukların üstesinden gelebilmeleri için, İslâm'a hükmeden kültürel tasallutlardan arınmaları gerekmektedir. Bunun için de, ilâhî olanla beşerî alan arasındaki çizgilerin iyi tespit edilerek, her iki alana, kendi konumlarıyla mütenasip bir değer atfetmemiz icap etmektedir. Böylece kültürel alan, kendi tabii sınırlarına çekilip, vahyin inşâî gücü yeniden çalışmaya başlayınca, tevhide dayalı İslâm kardeşliğiyle birlikte, Müslümanların gücü de geri gelecektir. Aksi takdirde, mahallî ölçü veya kalıplar kadar dinî hakikat doğacak, bu da İslâm'la Müslüman arasındaki mesafenin yanı sıra, Müslümanların kendi aralarındaki tefrikayı derinleştirmekten öte bir işe yaramayacaktır.