Dünya tarihi boyunca tarihin belkemiğini oluşturan siyasi olayların önemli bir kısmı peygamberler ve onların izinden giden mü'minlerin hükümdarlara karşı verdikleri mücadelelerden ibarettir. Bu mü'min kitlelerin insanları Allah'a ve O'nun vahdaniyetine davet etmeleri üzerine bundan ilk rahatsız olanlar ve bu davete karşı çıkanlar hükümdarlardır. Monarklar ve oligarşik yönetimler ve aristokrat sınıflar kendi çıkarlarının yok olacağını bildikleri için, peygamberlerin ve onların izleyicilerinin davet ve uyarılarına tepki gösterirler.
Raşid Halifeler döneminden hemen sonra hilafet-saltanat karşımı bir yönetim ortaya çıkmıştır. Muaviye'nin oğlu Yezid'i veliahd tayin etmesi İslami Yönetim çizgisinden ilk sapma olarak görülmektedir. Batı dünyasındaki yönetim biçimlerini taklid etme ve batıya açılan ilk pencere bu veliahdlık kurumunun ortaya çıkmasıyla gerçekleşmiştir. Muaviyenin bu uygulaması batıclığın ilk adımıdır. Ama Kur'an ve Sünnet'i ihya etmek Resulullah'ın (s.a.s) izninden gitmek hususunda taviz vermeyen samimi mü'minler bu hilafet -saltanat karşımı yönetimlere karşı çıkmış ve gerektiğinde kıyam etmişlerdir.
Ashabın ileri gelenlerinin çocukları,bu veliahdlık kurumunu kabullenmemiş ve onu asla meşru görmemişlerdir. Hz. Ali Halife seçilince Muaviye'nin meşru halifeye karşı gelip İslam devleti bünyesinde karışıklık çıkarması İslam'ı İslam toplumunu ve İslam devletini korumak isteyenlerin Hz. Ali'nin etrafında kümelenip eş-Şiatü'l-ula'yı oluşturmalarına sebep olmuştur. Bu ilk kitle günümüze kadar İslam'ı, Kur'an ve Sünnet'i koruyanlar olarak varlıklarını sürdürmüş ve bunların müteakib asırlarda devamı olan kitleler sonradan "ehl-i sünnet" adını almış ve hep bu saltanat rejimlerine karşı olmuşlardır. Günümüzde de İslami olamayan tüm sistemlere karşı direnenler bu kitlenin devamı olan ve İslam'ın ona gövdesini oluşturanlardır.