"Hiçbir millet kendi varlığını ve kimliğini İslâm dininin içerisine Türkler kadar gömmemiştir." - Bernard Lewis
Mustafa Alican, Selçukluları İslâm tarihine kattıkları değer ekseninde anlatarak bugünkü varoluş zeminimizi ve coğrafyamızı kavrama imkânı sunuyor.
Oğuz boylarından biri olan Kınıklar, 10. yüzyılın ikinci yarısında Oğuzlardan ayrılıp Aral Gölü'nün ötesindeki Cend şehrine göç ettiler. Bu göç Kınık boyunun tarihi kadar İslâm tarihi bakımından da bir dönüm noktası oldu. Selçuklular, kısa süre içerisinde büyüyerek Ehl-i Sünnet'in umudu haline geldi.
Türklerin İslâmlaşmasıyla birlikte yaşanan dönüşüm, İslâm'ı uygulamada Arapların dini olmaktan çıkararak evrenselleştirdi. Bütün bu dönüşüme siyaseten hükmedenler Selçuklulardı. Onların döneminde Hırıstiyanlara karşı epeyce bir vakittir durmuş olan fetihler yeniden başladı. İslâm sancağının İstanbul surlarında, Viyana kapılarında ve Avrupa'nın dört bir yanında dalgalanacağı bir devir başladı. İsmailiyye Şia'sının baskısı altında zor günler geçiren Ehl-i Sünnet nosyonu Türklerin eliyle özgürleşti. Onların himayesinde bugünkü İslâm dünyasının kodları yazıldı. Selçuklular, Türklere bin yıllık bir misyon kazandırdı.