Toplumsal hayatın içinde hiyerarşinin, gönüllü ve zora dayalı olmak üzere, özünde farklılık olan iki ayrı tarzı vardır. Gönüllü hiyerarşi, 'olasılıkçı indeterminizme' açılabilen rizomatik farklılaşma dinamiklerinin, dayanışma içindeki çoğulluğuna açılır. Zora dayalı hiyerarşi ise, farklı olasılıkların yolunu tıkayarak, bu olasılıkları kendi içinde çarpıtıp özümseyen, dikey merkezileşmeye ve hayatı tek merkezde zorla sabitlemeye çalışan tekilliğe açılır. Kötülük, zora dayalı dikey hiyerarşiyi temel alır. Dikey/zor hiyerarşisine bağımlı ve onun tarafından güdümlenen kötülük, insanı sıradanlaştıran, sözde ve sahte yatay hiyerarşilere açılır. Bu sahte yatay hiyerarşiler, özgürleştirici değil köleleştiricidir. Burada, çoğul ve yatay olan her şey dikeye bağımlıdır. Sanal ve kurgusal bir çoğunluk içinde, aslında özgün olan tekilliğinizi ve hayatın içinde biricik, özgün yatay varoluşunuzu kaybetmişsinizdir. İyilik ise gönüllü, yaratıcı, gerçek yatay hiyerarşiyi ve doğrudan ona bağımlı özgün tekil hiyerarşiyi temel alır. İlkinde otoriter zor aygıtının işleyişi doğrudan dikey hiyerarşiyi oluştururken; ikincisinde, tekil ve gönüllü/rıza işleyişi, çoğul ve yatay, doğal hiyerarşiyi oluşturur. Hakk'ın hakikat ve adalet dini de, iyiliğin yatay ve çoklu, gönüllü rızasına dayanır. Bu rıza mekanizması; toplumun ruhsal şekillenişinde, etiğin ve ahlâki/moral değerlerin öncelikli olmasından hareketle, vicdani ve ahlâki eksende şekillenir.