1620'li yılların başlarıydı, Şah Kulu İsyanının yaraları henüz çok tazeydi. Belki elli yıl kadar önce Şah İsmail'in Anadolu'ya gönderdiği adamları vasıtasıyla Türkmenler büyük gruplar halinde İran topraklarına şaha yardım için gitmeye başlamışlardı. Hatta bu gruplar Adalya (Antalya), Burdur ve Keçiborlu'ya kanlı baskınlar yaparak katliam ve soygunlar yapmışlardı.
Bu karışıklıkları çıkaran Şah Kulu yakalanıp, etkisiz hale getirilse de yüksek yaylalarda, kıl çadırlarda eski sohbetleri hâlâ ateşin başında paylaşılıyordu. O dönemleri yaşayanlar seslerini alçaltarak destan gibi anlatıyor, çocuklar ve gençlerde hayal âlemlerinde yaşatıyorlardı.
Eşkıyalıkla başladığı hayatında yeri geldikçe fırsatları iyi değerlendirdiğinden devletin affına uğramış, sonunda valilikle ödüllendirilmişti. Fakat felek onun sadakatini sorgulasa da o, bu sınavını başarıyla geçmişti.
Girit savunmasında gösterdiği yararlılıklar yüzünden Anadolu beylerbeyliğine atanmıştı. Burada şehit olduğunda gerisinde ibret alınacak bir hayat bırakmıştı. Kendi değerlerini tanımayanlar başkalarının hayatına hayran olur derler. Katırcıoğlu Mehmet Paşa'nın hayatını yazarken gençlere bir değerimizi de tanıtmak istedim.
Katırcıoğlu Mehmet Paşa bizim topraklarımızın yetiştirdiği muhteşem biridir.