İslâm'ın temel kültür ve yaşam kurumlarından biri olan tekkeler, özellikle Osmanlı'da son derece önemli, faydalı işler görmüştür. Toplumun manevi irfan ocaklarının başında gelen tekkeler, hayatın her alanında, bilhassa güzel sanatlardan; Hat, tezyinat, minyatür, ebru ve özellikle mûsiki alanında yetiştirdiği yıldızlarla serfiraz olmuş ve bu dinamizmi ile tekkelerin seddine kadar var-lığını devam ettirmiştir. Hakikati hal de bu devamlılık tekkelerin kapatılmasından sonrada olmuştur. Zira tasavvuf kültürünün illa da tekkesi olacak diye bir sıkıntısı bulunmamaktadır, bu gözle incelenirse anlaşılacaktır ki kıyamete kadar da devam edecektir. Bu gayet yüce kemâlâtının yanında, her meşreb ve meslekte olduğu gibi tasavvufi alanda da eksiklikten veya İslami kurumlar olan tefsir, hadis, fıkıh ve tasavvuf kurumu dörtlüsü içinde istismâra en yakın olanı tasavvuf olduğundan dolayı, tasavvufi hareket içinde de çürük meyveler olmuş ve olmaması da mümkün değildir.