"Hızlı adımlarla sesin geldiği yere doğru yürümeye başladı ve çalıların arasında bir anda koyununu fark etti. Fakat koyunun yanında insana benzeyen ama âdeta geceden daha karanlık bir şey duruyordu. Ne olduğunu anlamak için dalları biraz aralamıştı ki bir anda gaz lambasının ışığı söndü. Korkudan olduğu yerde kaldı. Sadece koyunun yanındaki varlığı son gördüğü yere doğru bakmaya devam etti. Birden iki göz belirdi. Karanlığın derinliğinde iki kan kırmızısı göz ona doğru bakıyordu. Büyük bir çığlık atıp koşabildiği kadar hızlı koşmaya başladı. Artık düşündüğü tek şey kendi canını kurtarmaktı. Hiçbir şey görmeden sadece birkaç metre uzaklaşabilmişti ki ayağı takılıp çimenler üzerinde yuvarlanmaya başladı ve sert bir cisme kafasını çarparak bayıldı."
Fatih Sevil'in, 1962 yılında Adıyaman'ın bir köyünde başlayan fantastik kitabında heyecan bir an olsun azalmıyor. İlk satırından son satırına kadar okuyucunun ilgisini eserinde tutmayı başaran Sevil, olağanüstü öğelerle bezediği satırlarında zaman zaman gerilimin dozunu da artırıyor.