O, kardeşi için hayatını tehlikeye atacak kadar cesurdu.
O, hapsolduğu kafesin parmaklıklarını yıkmaya çalışan bir kuştu.
O, sadece özgürlüğü için savaşan bir köleydi.
ve sonra o köleden bir kral oldu.
Edith Rosa Lofts, o gün gözlerini açtığında her zaman olduğu gibi bir Köle'ydi ve o sıradan günlerden birinin onu beklediğini düşünüyordu. Onun günlük rutini belliydi: Kalkacak, Elitler'e hizmet edecek, eve dönecek, uyuyacak ve yeniden kalkıp bu kısır döngü içerisinde yuvarlanacaktı.
Peki, sıradan maskelerin ardına sığınmış o günde, Edith'in hayatının büsbütün değişeceğini kim tahmin edebilirdi ki? Cevabın, Edith olmadığı kuşkusuzdu.
Başına yediği bir mermi ile zihni tepetaklak olan Edith'in, kendini ölü zannederken canlı bulması; boyun eğdiği düzeni paramparça edecek ilk adımdı. İkinci adımsa, gözlerini açtığı yerin ona bugüne dek ne denli kör ve sağır, gerçeklerden uzak yaşadığını gösteren bir nevi ayna olduğuydu. Üçüncüyse…
Edith'in içindeki isyankar ruhun gözlerini açışıydı.
Azılı düşmanlarla, adaletsizlikle, kalbindeki karşılıksız aşkla ve kendi değerleriyle çatışan bir kızın hikâyesi olan İsyankar'ı bir solukta okuyacaksınız.