Tarih yazımında pek az kitap, bir çığır açarak sonraki bütün çalışmalar üzerinde bir iz bırakabilmeyi başarmıştır. Jacob Burckhardt'ın İtalya'da Rönesans Kültürü isimli kitabı, bu nadir eserlerden biri.
Rönesans'ın İtalya'da hangi şartlar altında doğup geliştiğini, birincil kaynaklar ışığında, büyük bir ustalıkla ve kendine özgü bir üslupla yorumlayan Burckhardt, bireyin doğuşunu da gözler önüne sererek, yirminci yüzyıl tarihçiliğinin en popüler araştırma konularından birinin temellerini atmıştır. Kitabın ilk bölümünde, dönemin siyasi tablosunu ele alan Burckhardt, sonraki bölümlerde, Rönesans kültürünü yaratanların başarılarını ve zaaflarını kapsamlı bir şekilde değerlendirerek, bir dönemi ete kemiğe büründürüyor.
Ranke'nin öğrencisi, Wölffli'nin hocası olan Jacob Burckhardt'ın, bir anlamda, Diltheyin teorisini oluşturacağı tarih anlayışının da önünü açtığı söylenebilir. Nietzsche'nin büyük üstat olarak nitelendirdiği Burckhardt, yirminci yüzyılda Huizinga, Cassirer, Warburg gibi birçok önemli ismi de etkilemiştir.