"En çok neye ihtiyacımız var?" diye kendimize sorsak; "iyilik" deriz. İnsanlık halidir; olmadık yerde aç, susuz, parasız kalırız; küçük bir ikramla, elimize tutuşturulan üç beş kuruşla dünyalar bizim olur. Derdimiz çoktur, bir selam, bir tebessüm, samimi bir "Allah iyilik versin" dileği keyfimizi getirir.
Günaha ve gaflete dalmışken gıyabımızda edilen bir dua, istiğfar hatta kamil bir insanın nazarı iyiliktendir; imanımıza, ibadetimize çeki düzen verir. Şu halde azı çok, küçüğü büyük olan iyiliğe ihtiyaç hissetmeyenimiz, "Kimseden iyilik görmek istemem" diyenimiz yoktur.
Lakin iyilik görmeyi isterken, bazen nefsimizin dürtmesiyle iyilik etmekten vazgeçebiliyoruz. Ettiğimiz iyiliklere benzeriyle karşılık bulamadığımızda yahut kötülükle mukabele edildiğinde iyilik etmekten geri durabiliyoruz; iyiliği garip bırakıyoruz. Oysa bize düşen kötünün kötülüğüne aldırmadan iyiyi büyütmek, çoğaltmak ve yaymaktır. Çünkü bu, kötüyle aramızdaki temel farktır.