Fethiye'nin nemli gözlerinden, "Benim gibi yapacaktın. Astımının var senin, çabuk çıkmaya çalış," sözlerini okuyorsun. Sıcak su, küvetin deliğinden sonsuza gidercesine akıyor. Bir an önce terk etmesi öğretilmiş gibi delicesine. Terk etmeyi öğretmeli her kadına, kadın esir değildir yazılmalı alınlarına, diye aklından geçiriyorsun. Suyun kaçışı, bedenini görmek istememesinden belki de. Fethiye'nin varlığını hissetmesen, sen de gözlerini hep kapalı tutmak istiyorsun.
İskeletine yer yer yamanmak istemiş de becerememiş etlerini, yeşilden mora dönen kabarık yollar yapmış damarlarını, birleşerek kocaman olmuş kahverengi lekelerini görmemek için sabuna boğuyorsun tümünü. Köpük köpük örtüyorsun üstlerini. Fethiye, köpükten fırlamış meme başını, "Kadın yaşlanınca her organı sönebilir ama meme başları asla!" der gibi gözüyle işaret ediyor. "Altı ay su verme bebeğe, daya memenin başını, tosun olur," diye söylerdi anneannen; anımsıyor musun? "Evlenmem ben onunla," diyerek ağladığında "Piç mi doğuracaksın?" bağırtılarıyla apar topar imamı çağırıp kıymışlardı nikâhınızı. Bebeğinin piç değil de tosuncuk olmasıyla bağlandın hayata.