Jakupi, metropol insanının kırılgan yalnızlığı ile İstanbul'un tarih katmanları arasına gömülmüş büyülü gerçeklerinin harmanlandığı, heyecan verici, dopdolu bir eser.
Yolun yarısından sonra umuda yelken açan Rüya ve Jakupi'nin birbirlerinin gönlünde yeşertmeye çalıştıkları aşkın ayak izlerini sürerken, tarihe bulanmış pek çok satırı da okurla buluşturuyor…
"Araya girip "O da sahiden fazla budala değil mi ama?" dediğinde, Jakupi, Rüya'nın "sahiden" derken bir sırrı paylaşıyormuşçasına sesini alçaltıp yüzünü buruşturmasındaki sahiciliğe büyülenmişti."
"Etrafıyla, hiçbir antik veya modern dille bağlantısı bulunamamış Sümerce kadar izole ve özgün bir iletişim-sizlik dili geliştirmiş; ilginçtir, kendini insanlara bu şekilde kabul ettirmeyi de başarabilmişti."
"Yaşından daha olgun giyinirdi Jakupi. Günün modasına uymamasına karşın sık sık taktığı pantolon askısının yukarı çektiği pantolonla, zaten uzun olan bacakları olduğundan daha uzun görünür, bu da onun sarsılmaz silikliğine belirgin, itici bir sıra dışılık katardı. Evet, doğru kelimeler şunlardı: Sıra dışı bir silik."
"Raskolnikov, muhtemelen kürek cezası bittiğinde, distopik adamları düzeltebilme ütopyasına sıkı sıkıya bağlı kadınlara dair verilebilecek en iyi örnek olan zavallı Sonya'yı da katletmiştir."
"Artık kimse kimseye sevebilmesi için gereken zamanı vermek istemiyordu."
"Seninle güzel vakit geçirmek istiyorum sadece," dedi ve ekledi: "Özledim seni…" Hemen sonra, onu karşılık verme mecburiyetinden kurtarmak için lafı değiştiriyor olmasındaki nezaketi fark etmesini umarak "Bu görüşmeyi beklemiyordum," dedi, her ne kadar deli gibi bekliyorsa da.