Galbraith çağımızın en ünlü teori karşıtı iktisatçısıdır. İktisat teorisinin yerleşmiş fikirlerine yönelttiği eleştirilerle ün kazanır. Galbraith ekonomide, yoğunlaşmanın kaçınılmaz olduğunu düşünür. Geleneksel iktisatçıların görünmeyen eli modern ekonominin işleyişini açıklayamaz, öyleyse yeni bir kavrama ihtiyaç vardır. Galbraith karşı güç kavramını ortaya atar. Ona göre, büyük çaplı şirketlere bir tepki olarak, piyasanın diğer yanında büyük karşı örgütler doğar. Karşı örgütlere bir örnek olarak endüstri çapında örgütlenmiş sendikalar örnek verilebilir. Modern piyasayı düzenleyen yeni mekanizma budur. Ona göre, karşı güç bazı sektörlerde kendiliğinden oluşmuyorsa devlet bunların oluşmasına yardım etmelidir. Galbraith, Keynesyen politikaları da şiddetle eleştirir. Ona göre salt ekonomik büyüme bütün sorunları çözmeyeceği gibi devletin ekonomik alanda tek görevi olarak tam istihdamı sağlamayı benimseyip kaynak dağılımını pazar mekanizmasına bırakmakla yerinmesi tümüyle yanlıştır. Çünkü büyük şirketlerin varlığı pazar mekanizmasının optimum olarak kaynak dağılımının sağlanmasını engellemektedir. Tüketiciler, büyük şirketlerin yöneticilerince, pazarlama örgütleri ve reklam faaliyetleriyle yönlendirilmektedirler. Galbraith, büyük şirketlerin yapısını ve onların teknostrüktür asını verdiği yönetici grubunu inceler. Ölçek ekonomisinin tanıdığı avantajlardan yararlanan bu şirketlerin büyümesinde bir sınır yoktur. Şirket büyüdükçe artık sahibinin onu tek başına yönetmesi olanaksızdır. Bir yığın teknisyen orta ve yüksek kademe yöneticisi gerekir. Teknostrüktür hisse sahiplerine karşı karar verme özgürlüğünü korumak için mücadele eder. Bunun için şirketin büyümesine çalışır. Öyleyse modern şirketlerde kârı maksimize etme ilkesi, yerini büyüme ilkesine bırakır.