Rousseau'nun bu yapıtı, yalnızca bir öğretmen ve öğrenci ilişkisinden doğan ya da halktan biri ile soylu bir ailenin kızı arasında geçen bir aşk romanı değildir. Bu yapıt pek çok açıdan önemlidir.
En başta, Romantizm akımına zemin hazırlayan preromantik bir roman olduğu için, roman sanatı açısından önemlidir.
Toplum, ahlak ve din konularındaki inanışların sorgulanması; tutku ve erdem üzerine olan düşüncelerin analizi; tiyatro, felsefe, eğitime ilişkin görüş ve değerlendirmeler göz önüne alındığında; bir eğitim başyapıtı olan Émile'den bir yıl önce (1761) yayınlandığı için, Émile'e hayranlık yapıtı ya da Émile'i doğuran yapıttır da denebilir.
İki yüz elli yıl önce, Rousseau'nun bütün bu değişik konularda, roman kişileri arasında geçen konuşmalarla/yazışmalarda yansıtılan bu düşünceler, bugün de bizi ciddi olarak üzerlerinde düşünmeye davet ediyor.
Rousseau'nun bu yapıtını tek bir cümleyle özetlemek gerekirse, şöyle denebilir:"Aşk ile insanlık dersi."
"Gerçekten insan olmak istiyorsanız, bulunduğunuz yerden aşağı inmesini öğrenmelisiniz. İnsanlık pirüpak ve sağlıklı bir su gibi akan; basık yerleri hareketlendirir…"