Kader Tanrıçalarının torunları daima üç kardeş olurdu:
Biri dokur, biri biçimlendirir, biri de insanları sevdikleri şeylere ve yaşamın kendisine bağlayan ipleri keserdi. Ora Kardeşler de istisna değildi. Üç kardeşin en küçüğü Io, moira-soylu olmanın getirdiği yetenekleri kullanarak batık şehir Alante'de özel dedektiflik yapıyordu. Ancak aldığı son iş, korkunç bir gerçeği keşfetmesine neden olacaktı: Birileri kadınları kaçırıp yaşam iplerine zarar vererek onları bir tayfa dönüştürüyor, sonra da bu tayfları şehirde adalet adına cinayet işlemekle görevlendiriyordu. Io, bu işin arkasında kimin olduğunu bulmak için kötü şöhretli Mafya Kraliçesi'nin sağ kolu Edei Rhuna'yla birlikte çalışmak zorunda kalacaktı. Oysa Io'nun bildiği, Edei'ninse farkında bile olmadığı bir gerçek daha vardı: İkisi birbirine sadece bu olayla değil, kader ipliğiyle de bağlıydı. Io'nun, olayın baş şüphelisinin kollarında gördüğü isimse bu soruşturmanın daha da kişisel bir hâl almasına neden olacaktı. Geçmişinden gelen sırlar ve Edei'ye karşı gitgide köklenen hisleri arasında sıkışıp kalan lo, kendi hayatını düzene koymak istiyorsa şehrin en karanlık köşelerinde dolaşmak ve yıkım kendi kapısına dayanmadan önce şehrin en güçlü isimlerinden bazılarının da dâhil olduğu bir komployu ortaya çıkarmak zorundaydı.