Can Hoca; tarifi imkânsız karmakarışık duygular içinde ara sokaklardan geçip ovanın içine doğru uzanan yolda ilerlerken, ha bire düşünüyordu. Acaba; kendi deyişi ile o baş belası devasa şehirdeki yapayalnızlığına mı, milyonlar arasındaki hiçliğine mi geri dönecekti?
Her şeyini geride bırakırcasına elveda diyordu. Elveda güzel şehir! Elveda gönül çelen güzel insanlar, mekânlar...
Bir zılgıt kopuyor şehri boydan boya kuşatıyor: Yas mı, matem mi? Sevinç mi, hüzün mü? Dert mi, keder mi? Yaş mı, sel mi?
Turnalar, kırlangıçlar, güvercinler, serçeler; bu zamansız göç mevsiminden muzdarip oluyor; tepki veriyor; dağın yamacından, kalenin burcundan, evlerin çatısından, görkemli binaların nişlerinden, birer birer kanatlanıyor; ovayı baştan- başa dolaşıyor; yürekleri kanıyor; iki damla yaş döküyor; onu uğurluyor.