Kur'an şehri Batının olanca kafa karışıklığına karşı, özgürlükçü bir şehir inşasından yana olduğuna dair en küçük bir tereddüt söz konusu değildir. Çağdaş metinler çoğulculuğu demokrasi ve özgürlük kavramlarıyla birlikte kullanırken Kur'an bu zemini "hak" ve "adalet" kavramları başta olmak üzere kendine özgü bir terminoloji kullanarak şehre bir nefes vermektedir.
Doğrusu bu çalışma ile yeni bir şehir modeline ulaşmak değil, tarihsel süreci şehir ve kutsal bağlamında disipline ederek İslam'ın temel referans kaynağı olan Kur'an'ın zaten var olan modeline dikkat çekmektir.
Bu bağlamda geleneksel İslam şehirlerinin tarihsel birikimlerini de dikkate alarak Kur'an'ın önerdiği şehir modelini çağdaş bir yaklaşımla yeniden düşünülmesini önermektedir. Zira "Beled" suresi ile birlikte doksan civarında şehir ayetini vaaz eden bir kitabın bir şehir modeli olmadığını söylemek mümkün değildir. Söz konusu ayetlerin içeriği dikkate alındığında "Kur'an Şehri" iki seçenek sunmaktadır: Birincisi tarihsel örneklemeleriyle verilen "esir insanların şehri", İkincisi, "hürriyeti ile yaşayan insanların şehri" Bir başka anlatımla bir taraftan güç, iktidar ve serveti tekelleştirerek insanları köleleştiren şehir, diğer taraftan "... O mallar, içinizden yalnız zenginler arasında dolaşan bir devlet olmasın" diyerek iktidarı ve mülkü adalet üzere tabana yayan ve yetimlere, yoksullara, çocuklara, kadınlara, yaşlı ve dezavantajlı kesimlere alan açan şehir.