"Hanım kız hüzünlü, sevdalı şarkıları severdi. Sesi tatsız ve işlenmemişti. Ancak bir başkasıyla ve sezilir sezilmez bir şekilde bir şeyler mırıldanabilirdi. Şimdi birbiri arkasından hepsi de aşka, ayrılığa, kaybolmuş ümitlere dair şarkılar tutturmuştu. Sanki ustabaşına ellerini uzatıp dilinde yalvarırcasına, gözlerinde yaşlarla, "Beni kurtar!" diyecek bir durumdaydı. O zaman bütün masum günahlarından yıkanmış olacak, ruhu hafifleyecek, neşeye boğulacaktı. Artık serbest ve belki mutlu bir hayata başlayacaktı. Hüsran ve yanıp yakılmanın sancıları içinde piyanonun tuşlarına doğru eğildi ve bu hayat değişikliğinin aniden oluvermesini istedi, şimdiye kadarki hayatının bir müddet daha uzamasından çok korkuyordu..."