Osmanlı İmparatorluğu'nun son döneminde yazılmış ilk kadın romanı, Zafer Hanım'ın 1877 tarihli Aşk-ı Vatan'ıyla başlayan bir serüvene davet ediyor okuru Ayşegül Utku Günaydın.
Tanzimat'tan sonra oluşan siyasal, kültürel gelişmelerin kadın hareketine hazırladığı zeminin, kadınların dergi ve gazetelerde kolektif olarak şekillendirdiği edebiyat geleneğinin, Osmanlı kadın yazarların romanlarında modernleşmenin izleri sürülüyor kitapta. Hem kadının serüveni otuz roman analiz edilerek çiziliyor, hem unutturulan kadın yazarların yazmak, varolmak, ben diyebilmek için, kadın hakları için verdikleri mücadele hatırlatılıyor. Geleneğin ürettiği kodlarla mücadele ettiği için yalnızlaşan yeni kadının annesizliği; kadının kimliğini tehdit eden baba, kardeş, kayınvalide, koca gibi baskı figürleri ile bu yeni kadın karşısında bocalayan "aşırı alafrangalaşmış", "zayıf karakterli" ve aydın erkeklerin ruhsal dengelerini yitirişi ele alınıyor.
Halide Edib'in Heyûlâ adlı romanında bir erkek karaktere söylettiği "Kadınlık daima bir muamma!" cümlesinden esinlenen kitap, kadınlığın erkeklerin gözünden bir bilmece gibi hep gizemli ve anlaşılmaz bir varlık olarak sunulmasının derinlerine inmeye, edebiyatın mahiyetini anlamaya çalışıyor.