Bu kitabın konusu tarihten bugüne Türkiye'nin başına musallat olan tek adam yönetimi, "Ulu Hakan" hayranlığı, tek kelime ile istibdadın hikayesi...
Ve o eski istibdadın, zaman içinde İslamofaşizme evrilmesinin hikayesi…
Ekonomik krizler, savaşlar, yükselen baskıcı rejimler ve en nihayet faşist özentisi bir rejim!
Oluşmaya başlayan bu yeni rejim, tarihi yeniden yazmaya, yeni bir kültür, yeni bir insan türü yaratmaya çalışıyor. Tıpkı "sıradan faşizm" gibi bir lider tapıncı yaratmaya girişiyor… Duçe gibi… Führer gibi… Bu kez bir "Reis" kültü ortaya çıkıyor!
Erdoğan doğrudan halife ilan edilemese de son sultan ve bir halife olarak görülen Abdülhamit'le özdeşleştiriliyor. Bunu yapanlar eski hayaletlerden yardım alıyor.
Dinci ve aynı zamanda ırkçı gericiliğin bütün ideolojik aygıtları, bütün efsaneleri, bütün sözlükçesi karman çorman bir araya getirilip yeni ve elverişli bir avadanlık yaratılıyor. Abdülhamit'in istibdat metotları, muhbirlik geleneği, tarihin çöp sepetinden çıkarılıp cilalanıyor. Şu meşhur "reis" lafı, ülkücü-mafya jargonundan alınarak lidere Führer sıfatı misali yamanıyor.
Yükselen yeni gericiliğin temelleri için kullanılan malzemeler hiç de sağlam değildir. Bu eski inşaattan toplanan tuğlayla, demirle inşa edilmeye çalışılan "yeni" gericiliğin de istikbali pek parlak değildir. Yeter ki biz, bize miras kalan kültür ve bilime, tabii bir de ilkelerimize sadık kalıp, cesaretle sarılalım.
2008 Küresel Krizi'ni önceden tahmin eden dünyadaki az sayıdaki iktisatçıdan biri olan Doç. Dr.Cüneyt Akman, Kahrolsun İstibdat Yaşasın Hürriyet adlı bu yeni çalışmasıyla 1876'dan 1909'a, 1923'ten 2000'lere ve günümüze kadar gelen tarihsel süreci inceliyor. Yeni gericiliğin hangi ideolojik geleneklerden kendini inşa ettiği ve neden onları kullanmak zorunda olduğu, dayandığı ekonomik temeller, seçim sistemleri dahil kullandığı manipülasyon teknikleri ve bunları nerelerden ödünçlediğini geçmişten bugüne kurduğu diyalektik bağ ile anlatıyor.