Bu kitabı rafta gördünüz. Elinize aldınız. Şu anda merak ederek arka kapağa bakmaya başladınız. ''Ben bu kitabı neden almalıyım?'' sorusuna cevap arıyorsunuz, değil mi? Ben size yardımcı olayım:
Üzülerek söylüyorum. Bu kitapta, cafcaflı yemek ve meze fotoğrafları bulamayacaksınız. 100 gram ondan, 50 gram bundan gibi reçetelerle de pek fazla karşılaşmayacaksınız. Şimdi bu satırları okuduktan sonra; o zaman ben bu kitabı almasam da olur, diye mi düşündünüz?
Alın, alın:
Çünkü bu kitaptaki meze tariflerini okumaya başladığınızda, belki cafcaflı resimler ile karşılaşmayacaksınız ama gözünüzün önünden geçen film şeridinde, Ah Güzel İstanbul (1966) filmindeki gündüz çorbacı - gece meyhaneci Rıfkı'nın mekânında, Sadri Baba ile kendinizi muhabbette bulacaksınız. Gramajlı reçeteler çok olmayacak ama yemeklerden konuşmayı çok sevdiğiniz en yakın arkadaşınızla, bir tutam ondan, biraz bundan, biraz da kaşığın ucuyla şundan tabirleri ile dolu bir sohbetin içinde bulacaksınız kendinizi. Başka ne mi bulacaksınız? Eskiden diye başlayan, dört beş masalı sokak arası meyhanelerinin ve mezelerinin günümüze kadar uzanan serüvenini, kalamar kokulu Ayvalık sokak meyhanelerini, biraz da Beyoğlu'nu bulacaksınız.
Bence siz bu kitabı alın.