''Ben Açelya… Yirmi bir yaşındayım ancak altı yıldır casusluk faaliyetlerindeyim. Kısa süre içinde büyük başarılara imza attım. Yok edilmesi gerekenleri gözümü kırpmadan yok ettim, sızılması gereken yerlere sızdım, çalınması gereken bilgileri çaldım. Sonrasında ise beni Türkiye'de görevlendirdiler." Açelya susup masaya doğru yöneldi ve masanın üzerinde duran şişeden bir yudum su içti. "Ne diyordum... Evet... MİT'in içine sızıp faydalı bilgileri Amerika'ya uçuracaktım. Sızmıştım da. Sonra biriyle tanıştım ve o an hayatım değişti.''
Açelya, "Beni ne kadar çok seviyorsun?" diyerek sarıldı, Bartu'nun boynuna. Düşünmeden cevap verdi, "Hayatımdan vazgeçecek kadar." Sahi insan sevdiği için hayatından vazgeçmeli miydi yoksa yaşamalı mıydı, veya duruma göre değişir miydi? Bartu'nun aklından geçirdiği bu soruların cevabını düşünürken Açelya'nın başka bir sorusuyla irkildi.
"Peki benim için hayatından vazgeçebilir misin? Ya da ideallerinden veya hayallerinden." Şimdi nereden çıkmıştı bu soru, yoksa bildiği bir durum mu vardı?