Bir şarkının en güzel nakaratında aşkı hatırlayıp ağlayanlar için;
Bir sabah boğazımda bir kütle ile uyandım, o kütleyi korku besliyor ve her an büyüyerek nefesime düşman oluyordu sanki.
Duygularım kalbimin mezarına gömülmüştü artık, her yağmur yağışında filizleniyordu içimdeki toprak kokusu. Hiç beklemediğimbir anda düşmüştüm bu uçurumdan. Hüzün vardı göz bebeklerimde, yaşama gücünü kaybetmiş birinin ifadesizliğini taşıyordu irislerim. Eskimiş satırların arasında kaybolmuştum. "Aşk" kelimesi,tozlu rafların arasında geziyordu artık.
İçimdeki yanan ateşin sebebi de buydu…
Aşkın, üzüntünün ve beni incitecek insanların olmadığı paralelbir dünyada yaşıyordum. Her şeyin farklı olduğu yerde…
Bizimkine çok benzeyen, ama çok uzak bir ütopyada.Zaman ve mekânın başka bir boyutunda, her şeyin anlamını yitirdiği ve gerçekliğin kazandığı bir yerde nefes alıyordum.
Bir gün,hiç beklemediğim bir anda biri geldi ve beni bu ütopyadan alıpbir bilinmezliğe soktu. Bu bilinmezlik, onun deniz gözlerine baktığım her an bir okyanusun en kör kuyusu gibi derinleşiyordu.
Korkum bu derinlikte boğulmaktı çünkü ben yüzmeyi unutmuştum…
"Öyle garip bir dünya ki;
Dertler dururken,
Sevgi uzaklaşırken,
Gemiler yelkenleri açarken,
İnsanlar labirentlerde kaybolurken,
Kalpler sever,
Hiç olurken…"