Gemi yolculuğunda filizlenen aşk ve 1840 Şam Olayı'nın anlatıldığı bu roman sizi içine gömüldüğünüz koltuğunuzdan alıp gizli kalmış tarihin canlı bir tanığı yapacak.
* * *
"Kan İftirası, çoğunlukla Yahudilerin çocukların kanlarını dini ayinlerde ve bayramlarda kullandıkları yönündeki iftira ve suçlamalar olarak biliniyor. Bülent Şenocak, 1840 yılında geçen bir günlük gibi kurguladığı romanında Tarihi Şam Olayı'nın öncesine götürüyor okuru."
Posta Kitap
* * *
Avrupa'da farklı dönem ve toplumlarda zaman zaman kan iftirası savları ortaya atılmış ve bunlar neden gösterilerek Yahudilere karşı acımasız saldırılar düzenlenmiştir. Kıyımlar, işkenceler, çarmıha germeler hep bu kan iftiraları yüzünden olmuştur. Tarihçiler, bugüne değin yüz elli kadar benzer olayın saptandığını söylemektedirler.
Romana gelince…
Konu iki izlek odağında gelişiyor: Aşk ve kan iftirası!
Şam'a konsolos olarak atanan François ile bu yolculuk sırasında tanıştığı Claire arasında geçen, farklı beklentilerle gelişen ve bir anda noktalanan bir aşk kaçamağı…
Tarihte 1840 Şam Kan İftirası olarak anılan, Peder Thomas ve uşağının kaybolması ile gelişen, bu yüzden Yahudilerin hedef alındığı olaylar… Onları konuşturmak, bu suçu bütün bir topluma yüklemek için yapılan işkenceler… Geçmişten gelen söylencelerle, nefretlerini gün yüzüne çıkaran insanlar…
Bu konuyu bilenler için kitabın başlığı zaten olumsuz düşünceleri çağrıştırıyor. Araştıranlar da gerekli bilgileri farklı yayınlardan bulabilir; oysaki bunları bir roman kurgusu içinde okuduğumuzda, sanki onun kahramanlarıyla birlikte soluk alıyor, onların korkularını yaşıyor, acılarını duyumsuyoruz.
Bülent Şenocak, tarihimizde bir kara leke gibi yer alan bu olayı işleyerek, hem bir roman okuma keyfini yaşatıyor hem de bu konuda insanı düşünmeye yönlendiriyor.
Avram Ventura