Sağındaki pencerenin erkenden paslanmaya yüz tutmuş kalın parmaklıklarında birer inci tanesi gibi sallanan damlalara baktı. Damlıyordu birer ikişer. Kendilerini biriktire biriktire. Sakince. Tıpkı bizim gibi, dedi içinden. Rüyasını anımsamıştı. Bahçedeki mandalina ağaçları arasında yere yaydıkları yollukta uzanıyorlardı. Birbirine karışan envai çeşit nefis koku, az ötedeki denize düşen ay ışığı, dalgaların ipeksi sesi, yaprak hışırtıları... Tepeleri silme yıldız kaplıydı. Zümrüt'ün başını karnına almış, upuzun saçlarına dokunurken bir şeyler anlatıyordu. Uzak evlerin beyaz badanaları seçiliyordu ileride. Tam da yazdığı şiiri okuyordu ki, birden güm güm güm... Sloganlar... Bağırtılar...