Masallara inanır mısınız?
Hani şu bölüm sonu ağaçtan elmaların düştüğü, prens ve prensesin kurbağadan mutluluğa dönüştüğü, ya da ayakkabı ile mutluluğun parmak izinin bulunduğu türden!
Masalları unutun, şu an gerçek olamayacak kadar huzurlular...
Ben size acı ama gerçeklerle geliyorum. Hatta büyük bir lanetle! Yüzyıllık bir lanetin hayat çizgilerindeki her bir kıvrım ve her bir girintilerle... Kim bilir, hayat belki de masallara dönüşmek üzere bekleyen katil eşyaların lânetini kaldırmaya gebedir belki de. Belki de hayat, huzuru ve mutluluğu kendimize arzu ettiğimiz kadar, çevremize saygı gösterdiğimiz anda, belki de trajik bir çok hayat okurlarının kafasına elma düşürebilecek şekilde evrilecektir.
Belki de sevginin asıl gücü ve varlığı sayesinde, dünyaya gelmiş olduğumuzu öğrenmemiz, bu dünyadaki korku evinden uygun anahtarları edinip çıkmamıza yeter olacaktır!
Katilin dilinden...
Kıvılcım dolu sözleri ile kafasındaki kurgulara ve kahramanlara bakıyorum. Afilli laflarla dolu ağzı, beyninin kontrolünü sahiplenmeye çalışıyor. Düşüncelerinin sahibi olduğunu düşünen kitabın başında adı yazan adam, beni beyaz kağıt üzerine dev yolcu uçaklarının inişi gibi ağırdan indiriyor. Sonra, ne yer ne gök arası yazılmamış kurgular dökülüyor kağıt üzerine; ne de çılgınca kahramanlar! Belki daha sonra, yani kısaca ben ne zaman istersem.. Şimdi düşünceleri kanatma zamanı ve bön bakışlarla düşüncesini yitirdiğini görüyorum. Şimdi söz bende, dinleyin anlatacaklarımı...