"(... )Xızır Baba, beyaz sakalına sızan sarı güneş ışınlarını avuçlayıp yola koyuldu. Dere kenarına indiğinde birbirine güç katan iki çınar ağacının duldasında geceyi geçirmeye karar verdi. Sırtındaki sakosunu çıkarıp ağacın dalına astı. Ağaçların görkemine kapıldı, kollarını sıvayıp yeşil suyun derinlerinden bir avuç aldı, suyu tüm ruhuna yollarken derinden nefeslendi. Çarığını çıkarıp topuksuz çorabını yıkadı, üstüne yerleşmiş dikenleri ve otları teker teker çıkarttı, yeşil suya daldırdı, bir süre yüzdürdü, sonra sıkıp çınar dalına astı. Çorabın ucuna toplanan suyun kaçan güneşin tüm renklerini içine saklayarak bin bir renge dönüşüp çınar yaprağına değdiğinde zamansız bir ses çıkarmasına gülümsedi."