Yaşamak için doğayla mücadeleye girişen, el birliği ile üreten ortak tüketen insanlık; emeği ile hayvanlardan ayrıştığı güne lanet yağdırıyordu. Hayvanlaşan insan, paraya daha çok para katmaya çalışıyor, doymak nedir bilmiyordu. Doğayla mücadelesinde üstünlük kuran, onu hakimiyeti altına alan insan doğayla barışık yaşamasını bilemedi. Yaktı, yıktı, tahrip etti. Birkurdun avını boğup boğup bırakmasına öykündü, içgüdüleri ile hareket eden bir hayvana benzedi. Düşünen bir varlık olduğunu unuttu. Kendisine yabancılaştı, yozlaştı. İnsanı insana köle etti. Kendisine köleleşti. Bencilleşti, bireycileşti; korkularına, kibrine yenik düştü. Bülk edinmeye doymadı. İnsanlığı yok etti, ezdi, sömürdü. Bencilleşerek yalnızca kendini dinledi, dinledi... Ama korkuları bitmedi.
İnsan, kaybettiği insanlığını aramaya koyuldu. Birbiri için yaşayan, düşünen, birlikte üretip birlikte tüketen, paylaşan insan topluluğuna ışık doğmuştu. İnsanı köleleştiren toplum buna analık etmişti. Sömürüsüz, eşitlikçi, sınıfsız toplumun doğuşunu yaratacak sınıf ortaya çıkmıştı, proletarya!