"Özürlü olsam mesela... Öyle bir özürlü ki. beynimin kapakçıkları kötülükleri algılamaya kapansa.
Hayır, Gözüm Kapansa...
Bana, aileme yapılanı görmesem, yok saf olsaydım da hissetmeseydim. Ama Allah bana beyin vermiş, adaletini ve adaletsizliğini göstermiş. Ve ok gibi üzerime saldıran acı bir hayat eklemiş. Çok yazık ki, hayatımın bana sunduğu iyilik sıfırda. Boğuluyorum, kötülüğün ayaklarının altında ezilip çürüyorum. Bunu kabullenmek zor ama doğduğum günün melekliğini unuttum ben. Allahın cezası kul oldum."
Gökhan aklının susması için ne yapması gerektiğini bilmiyor, oturduğu yerde soğuk soğuk terliyordu. Başının içinde birisi testere çalıştırmaya devam ediyordu sanki. Tekrar gözlerini yumdu, bu kez daha sıkı. Karanlığı gördü ve yıldızları. Ve sonrası, belli olmayan bir piramit gibi.. nefes aldı... daha derin...
Beyninde ağlayan birinin sesi, ancak ağlamaktan yorulunca kesildi ve sanırım Gökhan uykuya daldı. Genç kadın ilk başta Gökhan'ın soğuk yüzüne, sonra kolundaki saate baktı. Onun tepkisini görmekten sıkıldı sonunda ve çantadan çıkardığı gazeteyi okumaya başladı. Bir ara başını kaldırdı. Uçağın oval penceresinden havanın karardığını gördü.