Mektupların gün yüzüne çıkmasına hep sevinmişimdir. Eldeki mektupların okurla buluşması ediminde giderek bir artış göze çarpıyor. Çoğu, adını bir biçimde duyurmuş kişilerin kaleme aldığı mektuplar bunlar. Her biri kendine özgü renk ve kokusuyla okuru kendine çekiveriyor.
Bir de gençlik döneminde yazılan mektuplar var ki hep ilgi duymuşumdur onlara. Sanki bir şeyler arar gibiyim. Adı sanı duyulmayan kişilerce yazılan delikanlı mektuplar bunlar. Hep sıcacıktır. Dışavurumun içtenliğiyle yazıldığını anlayıveririz. Duygu ve düşünceler; içinde yaşanılan ortam, zaman dilimi, belki günün bir kesiti, kâğıdın üstüne dökülüp saçılmıştır. Dayanılmaz merak uyandırır; sarıverir insanı.
Şair Alim Atay'ın arkadaşı Dincer Günday'a yazdığı mektupları görünce sevincim bin kat arttı. Gençlik arkadaşlığının sıcaklığını duyumsattı bana. Her ikisini de tanımamın yanında, aramızda bir dostluk bağı söz konusudur. İşte, bu gözle sarıldım güzelim mektuplara…