Fatma Seher yüzünde çizgilenen kederle acı bir şekilde gülümsedi. Eli, göğsündeki İstiklal Madalyası'na gitti. Onun en büyük avuntusu işte bu madalyaydı.
Bu madalya, onu yine dağlara götürdü. Fatma Seher olmaktan çıkıyor, milislerinin başında o hendekten diğerine atlayan gözü kara, yaman savaşçı Kara Fatma oluyordu. Ceylan'ın üstünde rüzgara doğru at biniyor, çeteler, eşkiyalar, gök gözlü gavurlar önünden kaçıp çil yavrusu gibi dağılıyorlardı.