Kara Prens
Yirminci yüzyıl romanının en önemli temsilcilerinden biri olan Iris Murdoch, Kara Prens'te modern bireyin yaşadığı kimi temel sorunları dramatik bir kurguyla sorguluyor. Bir aşk öyküsünün karmaşık örgüsü içinde, sanatın ve aşkın doğasını önyargılardan arınmış, gözüpek bir bakış açısıyla irdeliyor. Yaşam-sanat, aşk-özgürlük eksenleri boyunca, değişik karakterlerin yaşadığı karmaşık ruhsal çatışmalar yer yer ironik bir dille, karakterlerin yaşadığı karmaşık ruhsal çatışmalar yer yer ironik bir dille, yer yer de entelektüel bir içerikle yansıtılıyor.Romanın kahramanı ve anlatıcısı olan Bradley Pearson yaşını başını almış bir yazardır. Yalnız yaşamaktadır; ama eski karısı, kayınbiraderi, dul kız kardeşi, kendinden daha genç bir yazar olan Arnold Baffin ve onun huzursuz karısı tarafından kuşatılmıştır; hiç beklemediği bir anda, 18 yaşında bir genç kızla girdiği ilişki, bu çemberi iyiden iyiye sıkmaya başlamıştır. Bradley her şeyden kaçmaya çabalar. Yazarlık yaşamı içinde gerçeği ve sağduyu ararken, aşka tutunarak kurtarıcı bir bunalım yaratmanın peşine düşer.Başarısızlığı ve bu sorunların yol açtığı sorunlar yaşamına trajik bir boyut getirir. Şöyle seslenir romanın bir yerinde okura: Yaşamın sanata benzemediğini gösteren şeylerden biri de aziz dostum, sanattaki karakterlerde tecavüz edilemez bir vakar olması. Oysa yaşamdaki karakterlerin böyle bir özelliği yok. Ama yaşam, acıklı ve sürekli bir biçimde sanatın bu özelliğine de öykünür; tıpkı diğer özelliklerine öykündüğü gibi.Umutsuzluğun büyüleyici bir öyküsü Kara Prens. Yazarın platonik / erotik aşk kavramını, psikolojiyi ve dolaylı olarak dini sorguladığı yapıtın kurgusu, arka arkaya gelen beklenmedik olaylarla okuyucuya çarpıcı sürprizler sunuyor.Düşündürürken sürükleyen bir yapıt Kara Prens. Kendisiyle yüzleşmekten korkmayanlar için...
Devamını Oku