Günlerden bir gün nasıl düşünülebileceğimizi öğrendik ve düşündük; inanılanlar, tüm gerçek sayılanlar tuhaftı ve küflüydü. Tüm ezberler de öyle. Ezberlerimizi bozduk, oruçlarımızı bozduk, baktık geometrik sayılarla doluydu ruhun alfabesi ve okuduk, mücadeleyi yuttuk.
Bu kavga bizim. Ustamız kendi yazdığımız manifestolarımız. Tehlikeli ağır uykulardan umut yüklü uyanışlara seyirtenler ise o malum devrimci yüreklerdir. Düşman çatlatan o hüzün hikâyeleri bize armağandır, yarınlara emanettir. İşte sadece bu yüzden delice görülse de, değmez denilse de, değişmez bilinse de tüm sunumlarımız, tüm başımıza gelenler, daha da gelecek olanlar bu kutsallığa saygıdandır. Başkaca bir şey değil.
Bir denizden diğerine, sonra ahenkle okyanusa dolmaktır düşüncemiz. Elli yıla varan yarenlikte otuz beşinden fazlasını düşünmeyi öldüren sistematiğe direnmektir, düşünmektir eylemliliğimiz.