Yağmur ve Çamur iki arkadaş, buluşur hep toprakta...
Bir sefalet bu yaşadığımız
Kahreden yaşamların kahramanlarıyız
Sevgi, bağrımızda soluk duruyor
Uyanmaz talih, uyanmaz uyuyor...
Heves de bir yere kadar getirir adamı, ondan sonrasını sana bırakır. Ne kadar sağlam basarsa ayakların yere, o kadar gidersin ileriye. Çocuk parkları boş şimdi. Yağmur ıslatıyor her yeri. Her ne kadar ölme kardeşim, ölme desem de, dön geri... Bir lanet odada umutların, tek kurşunluk serseri...
Ağlamadan attıkça içine tüm çaresizliklerini, boğazına dolar hayat yağlı urganı. Boş ver, takma kafana, üzülme der, kemoterapi görmüş vücudu radyasyonla sarılı bir adam...
Bedava değil ekmek, memleketi sevmek, millet için ölmek, okumayan bunca insana yazıp, anlatıp sonra silmek. Kitaplar bedava olsa da okumaz millet, eskiden yakarlardı kitapları, şimdi binalar doğalgaz. Ölenleri gömerler, ardından karnını doyurur herkes cenazede kıymalı yumurtalı pideyle ya da ne bileyim belki biraz da etli ekmek...
Hayat çoğu zaman, karganın gagasında tuttuğu bir dilim peyniri tilkiye kaptırdığı yerde olup bitenlerden ibaret. Beni boş verin bir tepenin keskin kayalıklarında, şu bahsedilen uzun kanatlarını açtığında güneşi örten Anadolu kartalını bekliyorum.