Uluçay'ın vizörü, hayatı, büyüyememiş ya da büyümüş ama çocuk kalmayı tercih etmiş bir gözün gördüğü şekilde yansıtır. Ayak bastığı her yer onun için bir Cinecitta'dır. Fellini gibi o da 'gizli hazinem' diye adlandırdığı çocukluğundan yola çıkarak filmlerini çeker. Dünyaya bakışına yansıyan naif, çocuksu ve masum yan, sinemasına da sirayet eder. Filmlerinde, yüzeydeki basit hikayenin gerisinde, bir çocuğun düşleri, kabusları, yetişkinlerin dünyasında yetişkin olamamanın endişesi ve hayatını kazanmak ile düşlerinin peşinden gitmek arasında kararsız kalışının izlerine rastlarız.
Bu derlemeyi hazırlarken tüm bu arka planıyla Uluçay'ın sinema serüvenindeki mihenk taşlarını açığa çıkarmaya gayret ettik. Onlar dile geldikçe görüntüler de berraklaştı; tıpkı, filmlerindeki kurmaca dünyanın bir yanıyla da kaybolan masumiyet anlarını ortaya çıkarması gibi.