Yetimhaneden ayrıldığım gün, on sekiz yaşına girdiğim gündü. Margaret'ın yanına gitmek için bu sevimsiz, iç karartan koridordan son kez yürüyordum. Aklımda; tek başıma hayatımla ne yapacağım düşüncesiyle ilerlemeye devam ettim. Yanına gidebileceğim kimse yoktu. Bu koca dünyada yalnızdım. Bu yalnızlık korkusunun nelere dönüşebileceği ve sahiplenme duygusunun hiç de masum olmayan yüzünü gerilimi ve heyecanı bir an eksiltmeden okurla paylaşıyor. Tutkunun, saplantının ve karanlığı paylaşmakla başlayan suç ortaklığının arasında hayatı boyunca neye benzediğini bile bilmediği aşkı keşfeden Galina'nın yapabileceklerini okurken "Ben olsam, buna cesaret edebilir miydim?" sorusunu da sorduruyor.