Siyaset eleştirisine yönelik yazılarımız Karar Gazetesi'nde yayınlandığında, çok kere "Hocam, sen ilim adamısın, girme bu konulara; sen kendi uzmanlık alanınla ilgili yaz" şeklinde tenkitlere maruz kaldı. Okuyucularımızın bu tenkitleri siyaset çamuruna bulaşmaktan bizi korumaya yönelik bir arzunun ifadesi olarak iyi niyete hamledilebilir; fakat şu da bir gerçek ki uzun yıllar önce salt siyasi değil,aynı zamanda ahlak, adalet, merhamet gibi değerlerle bezeli insani/vicdani hareket olarak gördüğümüz bir siyasi hareketin bugün gelinen noktada 1980 darbesi ve 28 Şubat süreçlerinde militarist laikçi çevrelerin bize reva gördükleri faşizan muamelelerden farksız icraatlara imza atmaya başladığı bir vasatta salt din konularında yazı yazmak, memleketin yangın yerine döndüğü bir ortamda papazların kendi aralarında meleklerin cinsiyetini tartışmalarından pek farklı bir tutum değildir. Böyle bir tutumu öncelikle kendi vicdanıma izah edemeyeceğimden, memleketin siyasi iklimindeki hava durumuna dair yazıpçizme konusunda kendimi tutmam da pek mümkün değildir.