Pişmanlık, yaraya iyileşsin diye basılan ama onu daha da derinleştiren kızgın ve mikroplu bir bıçak ucu gibi. Taşranın ağırlığı, dost meclisleri, tren istasyonları ve mezar yerleri sürekli derinleşen, derinleştikçe insanı bambaşka biri haline getiren bu yarayı sürekli çoğaltıyor. Pişmanlık bazen ölümün, bazen oyuncak bebeklerin, bazen de yeni bir aşkın arkasına saklanıp gizliyor kendini. Aldatanla ihanete uğrayanın arasında bir tercih yapmak zorunda kalıyor. Av hayvanları koşturuyor onu tanıyanların ciğerlerinde. En sonunda da noktasız bir öykü olup soluksuz bırakıyor herkesi.
Kararsız Zaman, Zamansız Ölüm, Ahmet Kırkavak'ın bizi çekiştirmeden, tek bir el işareti ile yanına çağıran, yeni dostlarla tanıştırıp amansız düşmanlarla kavgaya tutuşturan öykülerinden oluşuyor.
"Huzur dolu bir birlikteliğin, otuz yılda nasıl olup da birbirini dayanılmaz bulan iki kişinin ilişkisine dönüştüğünü ne kadar düşünsem de anlayamıyordum. Tahammülsüzlük birkaç yılda hızla nefrete ve zamanla gizli bir yok etme isteğine evrilmişti. Hatta sık sık kendimi ondan kurtulma alternatiflerini değerlendirirken bulmuştum."