Bu öykü öyle pek olağanüstü sayılmaz. Bir düşten oluşuyor yalnızca. Yine de tüm bunları söylemek, gerçekleşmeyeceği anlamına gelmez. Her şeyin olabilceği bir zamanı yaşadığımıza göre bu yalnış. Öykümüz bugün gerçek dışı görünse bile, yarın koşullar değişebilir. Bilimdeki ilerlemelerle bu öykünün günün birinde bir masal, bir efsane olmaktan çıkacağını ileri sürme ihtimali olabilir. O yılın 29 Mayıs'ıydı. Bir çoban Retyezat yamaçlarında, verimli, dalları düzgün ağaçların kapladığı bir vadiye bakan, kuzey doğu rüzgarlarının etkisi altındaki yemyeşil bir ovada sürüsünü otlatıyordu. Frik, Werst kasabasının Frik'i, onu böyle çağırırlardı. Kentin girişinde nemli mi nemli, pis mi pis bir yerde oturur, halk da nedense onu fazla sevmezdi. Yeşil çimlerin üzerine uzanmış, bir yandan kestiriyor, bu arada sürüyü kolluyordu. Ağzında piposu, zaman zaman köpeklerine ıslıkla birkaç koyunun sürüden uzaklaştığını bildiriyordu.