Bu kitap çalışması, sıradan bir masal anlatısı veya sırf bazı duyguların tatmini için kurgulanmış, hayatla örtüşmeyen fantastik bir hikaye kitabı falan değildir. İçinde bulunduğumuz yüzyılın ikinci yarısında hayatın içinde, yaşayan gerçek kahramanlar üzerinden birebir yaşanan. Kahramanlarının çoğu hala hayatta olan, günlük yaşamın içinde pek çoğumuzun dikkatini bile çekmeyen gerçek hikayeleri anlatır...
Ana teması, bu topraklarda doğup tarih sahnesine çıkmış. Tarihleri beş-on bin yıl kadar gerilere giden. Bu topraklara çok kadim değerler katan. Ve kendini günümüze kadar taşıyabilen. Ancak yirminci asrın başında toprakları beş altı parçaya bölünen. Buna rağmen çok geniş bir coğrafyaya yayılarak varlığını sürdüren.
En çok da siyasal zeminde her şeyleri, en başta varlığı ve değerleri inkar ve imha edilmeye çalışılan, Ağır kitallere, talan ve sürgünlere sürüklenen bir milletin. İçine sürüklendiği sorunlarla boğuşurken bile varlığını trajik bir şekilde koruya- bilen bir milletin varlık hikayesini dile getirmeye çalışıyor. Özetle son yüz yılın ikinci yarısında, özgün varlığı kamusal ve siyasal zeminde bir bütün olarak inkar edilen Kürdün. Yani bu ülkede yaşayan her üç insandan birinin günlük yaşam içinde görülmesi istenmeden, yaşanan hikâyesi... Bu çalışma sıradan bir edebiyat anlatısı değildir. Hayatın içindeki gerçek kahra- manların dram, trajedi ve komedilerinin iç içe geçtiği. Bir olaya gülerken, hemen peşi sıra yaşanan bir acının kişiyi çok ağır bir hüzne sürüklediği, ironik, kara bir mizah diline sahip. Günlük yaşamın bir parçası olan insanların dokunaklı hikâye- lerinin, kendine özgü bir anlatımla şekillendiren yalın bir dil ile ortaya koyan bir çalışma...
Küçük küçük hikâyelerin toplamından bu ağır trajedinin bütün taşlarını yerli yerine oturtmaya çalışmış. Okurken, kişiyi en çok da empatiye sürükleyen bir dile sahip... Diyarbekir. 13 Eylül 2019