O gün Missisippi Nehri'nde yüzen kuğular gibi Broadway'de şölen havasında akıp giden gala kıyafetli insanları, o ışıltılı yüzleri, parlak ipekli kumaştan kıyafetler giymiş kişileri hatırladım; onları solgun yüzlü kâtibimle kıyasladım ve kendi kendime, ah, dedim, mutluluk ışıkla oynaştığı için biz de dünyanın neşeli bir yer olduğunu zannediyoruz; oysa sefalet uzaklarda, kuytu köşelerde saklanıyor, biz de hiçbir yerde sefalet yok sanıyoruz. Hiç şüphesiz hasta ve sersem bir aklın vehimlerinden başka bir şey olmayan bu kederli düşünceler, Bartleby'nin tuhaflıklarına dair çok daha özel başka düşüncelere önayak oldu. Bartleby'nin bilmediğim özellikleriyle ilgili yapacağım tuhaf keşiflerin önsezisi sarmıştı içimi şimdi. Kâtibin umursamaz yabancıların arasında insanı ürperten bir kefene sarılmış solgun bedeni geldi gözlerimin önüne.
Paranın, zenginliğin ve gücün merkezinde, Wall Street'te geçen bir hikâye. Herman Melville, bu kısa hikâyede toplumun, kendisini belirli kalıplara, kurallara, yaşam tarzlarına kısacası uyuma zorladığı birinin şiddet içermeyen başkaldırısını sunuyor. Gelen bütün baskıya rağmen yapmamayı tercih eden bir kâtip. Bu gizemli adamın tavrı, dürüstlüğü, yaşam tarzı, uyumsuzluğu karşısında ne yapacağını bilemeyen toplumun çeşitli kesimlerinden kişiler ve çatışma Kâtip Bartleby'de.