Halil Paşa, sancak merkezi olan Isparta'ya gelir gelmez hükümet namına para toplamaya başladı. Halk zengindi, herkes istenilen parayı verdi. Halil Paşa halktan kolaylıkla para çıktığını görür görmez, ikinci bir emirname ile daha fazla para istedi. Ahali bu parayı da verdi.Halkın bu yumuşaklığı Halil Paşa'nın iştihasını kabarttı. İşi azıttıkça azıttı. Kasabalıların ve köylülerin elinde avucunda ne kadar parası varsa hepsini birden çekip aldı. Artık halk, kara mangıra hasret kaldı.
Fakat tahsildarlar durup dinlenmeden kasabaları ve köyleri geziyorlardı. "- Para!" diye, halkı didik didik ediyorlardı.
Zulüm arttıkça halkın içinden de isyan duyguları uyanmağa başlıyordu. Fakat Halil Paşa'nın korkusundan hiç kimse ağız açamıyordu.
Bir gün, Uluborlu'ya gelen tahsildarlar, mertlikleri ve cesaretleriyle tanınan kasabanın eşrafından Katırcı Mehmet ile Kara Haydar isminde iki adamı yakaladılar: "-Ya paranızı… Ya canınızı!.". diye sıkıştırmağa başladılar.
Bunlar, yumuşak bir ifadeyle "- Ağalar! Beş defa salgın verdik. Akçe namına bir kara beşliğimiz bile kalmadı… Hele bize mühlet verin, elbet bir çaresine bakarız." diye yalvardılar, yakardılarsa da sığındıkları yerde öldürüldüler.
Bu eserimiz, Haydar oğlu Mehmet ile Katırcı oğlu Mehmet'in güçlerini birleştirip müthiş bir intikam kararı almalarını ve hayatlarını Ziya Şakir enfes üslûbuyla bizlere anlatıyor, Eşkıyalıktan Osmanlı Paşalığına kadar uzanan bu tarihî yolculuğu ilgiyle okuyabilirsiniz.