"İnsanlık değerleri söz konusu olduğunda, gerçek bir vatansever, vatanının işgal edilmesini pekâlâ vatan aşkının bir gereği ve vatanseverce bir görev sayabilir!" 1795 yılında bir Prusyalı vatansever böyle diyordu. Zira 18. yüzyıl / 19. yüzyıl dönümünde vatanseverlik; hümanizmle, evrenselcilikle, kozmopolitlikle sıkı sıkıya bağlantılı bir düşünce idi. Sonrasında, gitgide milliyetçiliğin yörüngesine girerek bu içeriğinden uzaklaşacaktı. Modernliğin bütün temel kavramları, böylesi dönüşüm süreçlerinden geçtiler - vatanseverlik hariç... Devrim, vatandaş, burjuva, ilerleme, çöküş, "eski rejim", aydınlanma, anayasa, birlik/ittifak, özgürleşim, kriz, hane/aile, Bildung (eğitim/kişisel öz-belirlenim)... Bütün bu sözcüklerin, kavramsal içerikleriyle, metaforik işlevleriyle, çağrışımlarıyla geçirdikleri değişimin macerası; modernizmin, aydınlanmanın tarihine ve siyasal tarihe ışık tutuyor. Reinhart Koselleck'in, son yüz yılın en büyük tarihçilerinden biri olarak anılmasını sağlayan eseriyle yaptığı da bu... Usta tarihçi, Almanya, İngiltere, Fransa tecrübelerini karşılaştırarak, modernliğin kavramlarının değişim süreçlerini inceliyor. Bu antropolojik ve semantik inceleme, "yaşanan tarih" ile "yazılan tarih" arasındaki diyalektiği de gösteriyor bize. Sözcükler ve kavramlar üzerinden, modernliğin siyasal tarihini yeniden yazan bir başyapıt...